Çocuklar ve Korona

yazan Eğitim Sanatı Dostları
2059 views

Goetheanum Tıp ve Pedagoji Bölümü’nün oluşturduğu gebelik, doğum ve erken çocukluk dönemini işleyen çalışma grubunun ‘Burada bulunmamda sakınca yok’ adını verdiği aksiyonun dayandığı temel düşünceler

Christoph Meinecke, Karin Michael

Son güncelleme: 29/03/2021

Çeviri: Bereket Uluşahin

Birçok anne baba, eğitmen, öğretmen ve doktor yaşadığımız pandeminin çocuk sağlığı üzerinde ne gibi etkiler bıraktığını merak etmektedir.
Burada, pandemiden bağımsız, çocukların esasen her zaman var olan gereksinimlerine ve sağlıklı ve başarılı bir çocukluğun ön koşulu olan bu gereksinimlerin karşılanmasına odaklanmanın neden şimdi önem taşıdığını ortaya koymak istiyoruz. Pandeminin birçok çocukta birtakım sıkıntılar yaratırken bazılarını da neden canlandırıp sağalttığını kavrarsak, çocuklarımızın bugün neye gereksinim duyduğunu daha iyi değerlendirebiliriz. Ve onların sağlıklı, becerikli, eğitimli ve güçlü insanlar olarak yetişebilmeleri için kendilerine gereksindikleri şeyi vermek zorundayız.

Çocuklar ve Korona
Şimdilik çocukların pandemiyi körükledikleri düşüncesinden yola çıkamayız. Bu da Alman Robert Koch Enstitüsü (1) tarafından ve başka birçok yayında ortaya konan görüşlerden anlaşılmaktadır. Bulaştırmanın yaşa bağlı olarak, özellikle de 12 yaşından büyük bireylerde daha da çok arttığı görülmektedir. Bulaştırmaya en az ilk üç yaşını süren çocuklarda rastlanmaktadır (2). Aynı şey hastalığa yakalanma açısından da geçerlidir. Öğretmenler ve eğitmenler arasında COVID-19’a bağlı hastalanma oranı normal halka göre 2-4 kat daha fazla olmakla birlikte, bu onları yakın sosyal temas gerektiren pedagojik, tıbbi, tedavi ve hastabakıcılıkla ilgili diğer iş kollarından ayırmamaktadır. Aynı zamanda okullarda enfeksiyon yayılımına neden olan yetişkinlerin oranı çocuklara göre çok daha yüksektir (2). Yani hastalığın yayılımı esasen çocuklar ya da öğrencilerden kaynaklanmamaktadır (3). ‘Okullarda SARS-COV-2 Bulaşıcılığının Kontrolü’ne ilişkin Alman S3-Kılavuzu bunu göz önünde tutarak okulların açılması ve açık tutulmasına yönelik düşük düzeydeki hijyen önlemlerinin yeterli olabileceğini belirtir (4). Görünüşe göre çocukların virüs yükü yetişkinlerden farklı olmamasına karşın çocuklarda COVİD-19 hastalığı çoğunlukla hafif seyretmektedir. Bunun da henüz olgunlaşmamış olan bağışıklık sistemine bağlı olduğu düşünülmektedir.

Çocuk yaşta geçirilen enfeksiyonların yarısı belirtisiz seyretmektedir. Diğer yarısı ise zararsız solunum yolu enfeksiyonlarının karakteristik olmayan belirtilerini gösterir. Seyrek olarak ateş ve mide-bağırsak rahatsızlığı, daha da ender olmak üzere solunum ve duyu bozuklukları görülür. Çocuklardaki SARS-CoV-2 enfeksiyonlarının büyük bir kısmı teşhis edilememektedir. Araştırmalar, hastalığı geçiren çocukların kanında, duyurulan vakalardan 6 kat daha fazla antikor ürediğini göstermektedir (5). Bu da çocukların, belli belirsiz geçirdikleri hastalıklarıyla kitle bağışıklığının yerleşmesinde hatırı sayılır bir rolü olacağını göstermektedir. Kitle bağışıklığı ise, insanların %60-70’inin antikor üretmesi ve pandeminin sona ermesi demektir. Bu tahmini oranın yeni virüs varyantları için yeterli olup olmayacağı henüz belirsizdir. Kitle bağışıklığının yerleşeceğini gerçekçi bulmayanlar da vardır. Gerekçeleri virüsün sürekli değişim içinde olması ve grip virüsüne benzer şekilde, her mevsim yani her yıl yeni bir SARS-CoV-2 varyantıyla karşılaşabileceğimiz gerçeğidir (6). Bundan bağımsız olarak bir kere SARS-CoV-2’ye karşı kazanılmış olan bağışıklık bu enfeksiyona bir daha yakalanmayı önleyemese de yeniden hastalanma halinde enfeksiyonun şiddetini açıkça azaltacak gibi görünmektedir. Bu nedenle çocukların doğal yoldan bağışıklık kazanması ve aşının eldeki miktarı hesaplanarak risk altındaki halk gruplarını hedefleyerek sunulması uygun olacaktır.

Çocukların gereksinimleri ve onların güncel sağlık durumları
Çocuklarımız ve gençlerimizin sağlık durumu çoktandır endişe kaynağıdır. Alerjiler ve obezite, ayrıca öğrenme ve davranış bozukluklarındaki artışın, çocukların içinde yetiştiği giderek doğallığını yitiren ve kısıtlayan yaşam ortamına bağlı olduğu görülmektedir. Hava kirliliği, hareket eksikliği, kentleşme, aşırı uyarılma ve ekran medyaları çocukları fazlasıyla zorlamaktadır. Beden için her gün gerekli olan 1,5 – 3 saatlik hareket süreleri ve Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) önerdiği günde 5 öğün sebze ve meyve için çok az çocuk olanak bulabilmektedir. Doğa içindeki deneyimler, yeşil alanlar ve gözlerini uzaklara çevirip bakma olanağı birçok çocuk için erişilmez şeylerdir. Bunun yanı sıra çocuğun günümüzde erken yaşta kurumsal destek almaya başlaması nedeniyle çoğu ailenin yaşamında aileyle birlikte geçirilen zaman kısıtlanmıştır. Çocuklarımıza güvenlik, sevgi dolu ilgi ve takdir sunan sağlıklı ve düzenli yaşam süreçlerine, oyun oynamaları için yeşil alanlara, hareket etmeye, keşfetmeye ve güven veren aile bağlarına yönelik gereksinimleri gözden kaçmaktadır. Kısa bir süre önce ölen saygın İsviçreli gelişme pediatristi Remo Largo daha 2017’de şunları boşuna söylememiştir: ‘Bu böylece sürüp gidemez.’ (7) Largo çocuklar için daha fazla bireysel gelişme alanları ve farklı nesillerin bir arada yaşadığı topluluklar önermiştir. ‘Anonim bir kitlesel toplum içinde yaşamak için yaratılmamışız. Çevremizde istikrarlı ve kalıcı bir topluma gereksinim duyuyoruz. Küçük aile bu koşullar için yeterli değildir.’ (7) Pandemiyle günümüzdeki mücadelede dayatılan kuşaklar arası temas kısıtlamaları çocukların sağlıklı gelişmeleri için gereken şeylerle çelişen bir koşuldur. Kısıtlamaların bu nedenle sınırlı ve kısa süreli tutulmaları gerekir. Toplumun tamamını ilgilendiren tartışmada çocukların gereksinimleri yoğun bakım ünitelerinin rahatlatılması ya da yaşa bağlı ölüm oranlarıyla aynı öncelik içinde değerlendirilmelidir.

Pandeminin çocuklar üzerindeki etkileri
Çocuklar ve gençler şimdiden pandemiyle mücadele önlemleri altında ezilmektedir. Gerçekte önlemlerin en çok sıkıntısını çekenama hastalıktan da en az etkilenen onlardır (8). Psikolojik ve psikosomatik bozuklukların pandemiye bağlı olarak arttığı kanıtlanmıştır. Birinci dalgada dahi baş ağrısı, karın ağrısı, bitkinlik, gerginlik, sinirlilik ve uyku bozuklukları gibi rahatsızlıklarda artış görülmüştür. Çocukların kendi değerlendirmelerine göre yaşam kaliteleri düşmüştür. Bununla ilgili olarak birinci dalgada kendilerine soru yöneltilen çocukların %70’i korona krizinde oldukça zorlandıklarını belirtmiştir. Bu oran ikinci dalgada %80’e yükselmiştir (9). Böyle bir stres insan sağlığında yaşam boyu olumsuz etkilere neden olur. Bağışıklığın baskılanması, enfeksiyona açıklık, aşı etkisinin azalması, hastalığın komplikasyonları ve ölüm oranlarında artış, daha fazla hastalık yükü ve yaşam beklentisinin düşmesi bu stresin sonuçları arasında sayılabilir. Bunun dışında çocuklarda pandemi nedeniyle hareket eksikliği ve şişmanlamanın yanı sıra agresif davranış, odaklanma bozuklukları, depresyon, birtakım korkular, panik ve yıkanma baskısı gibi belirtilerde artış görülmektedir. Enfeksiyon kadar pandemi önlemleri nedeniyle de sosyal koşulları daha düşük olan çocuklar özellikle etkilenmekte ve zarar görmektedir.

Ne yapabiliriz? Şimdi çocuklarımız ve ailelerinin gereksinimleri nedir?

Her şeyden önce: Anne ve babalar için cesaret ve çocuklar için yaşam sevinci.
Çocuk hem zaman hem de mekân açısından gereksinimlerinin yaşamda bir yeri olduğu güvencesine sahip olmak ister (10). Olumlama, takdir, neşe ve güvenli bir ortam bekler. Yaşadıklarına başkalarının katılımını, verici ve alıcı bir ilgiyi bekler. Espri, hafiflik, hareket olanağı, doğa, yeşil çevre (11), soluyacak hava, ritim, güven hissi, sağlıklı yemek ve rahat bir uykuya gerek duyar. Uyum sağlamakta güçlük çektiği olumsuz durumlarda kendini iyi hissettirecek ortamlara daha fazla gerek duyar.
Anne ve babalar için pratik uyarılar yararlı olur. Basit uyarılar daha etkilidir. Anne ve babalar, nine ve dedeler, eğitmenler ve öğretmenler özellikle pandemi önlemlerinin çocukların sağlığı üzerindeki etkilerini dikkate almaları için uyarılmalıdır.

Bu da toplumsal davranışın önemli ölçüde değişmesini gerektirir. Yetişkinlerin sağlığını tehdit eden çocuklar değildir, aslında kısıtlamalar çocukları tehdit etmektedir.
Bu yeniden formatlanma (12), sadece enfeksiyondan korunma önlemlerine körü körüne uymanın getirdiği kalıplaşmışlıktan kurtulup yeni bir hareket tarzı edinmenin yolunu açar. Böylece çocukların sağlığı için duyulan endişe, onların esenliği ve dayanıklılık geliştirmelerinde pratik desteklerle aktif olabilmenin getirdiği özgüvene dönüşür.

‘Burada kalmamda sakınca yok’ adını verdiğimiz aksiyon buna katkıda bulunmayı amaçlamaktadır. Bu katkı buraya kadar belirtilen konular çerçevesinde aşağıdaki önerileri kapsamaktadır.

Şu sıralarda çocuklarımızın esenliği için yapabileceğimiz şeyler:

  • Küçük çocuklara güvenli ve rahat yaşam alanları sağlamak,
  • Egzersiz ve ritim çalışmalarıyla güven duygularını ve güçlerini arttırmak,
  • Korkularını fark etmek ve yenmelerini sağlamak,
  • Şarkı söylemek ve dans etmek,
  • Onlara daha çok sarılmak, sıcaklık ve yakınlık göstermek,
  • El yıkamayı tehlikeleri bertaraf etmek için değil, hoş bir ritüel olarak ele almak,
  • Sonrasında bir damla gül yağı sürüp koklamak,
  • Birlikte anlamlı işler yapmak: Yemek pişirmek, temizlik yapmak, evi toplamak,
  • Doğanın gücünü keşfetmek:
    – Açık havada kendimizi daha özgür hissederiz.
    – Hayvanlar çocukların ruhunu sağaltır, harekete yöneltir, neşe katar.
    – Çiçek ve yeşillik ekip büyüdüklerini izlemek,
    – ‘Kendi’ köşesini, ‘kendi’ ağacını, ‘kendi’ deresini belirlemek iyi bir his verir,
    – Bir oyuna kendini iyice kaptırmak ve duyularını algılamak,
    – Çamur, kum ve suyla oynamak,
    – Bol bol gülmek,
    – Hikâyeler anlatmak,
    – Küçük serüvenler yaşamak,
    – Burgulu ekmek pişirmek,
    – Cesaretini sınamak ve engelleri aşmak.

Çocukların gözetilmesi; güçlü, güvenli, geleceğe odaklı yetişkinlere bağlıdır.
 
Kaynakça:
 
1- Robert Koch Enstitüsü: SARS-Cov-2 ve COVID-19’a ilişkin epidemiyolojik rapor. 18.03.2021

2- Robert Koch Enstitüsü: Epidemiyolojik Bülten 13.03.2021. https://www.rki.de/DE/Content/Infekt/EpidBull/Archiv/2021/Ausgaben/13_21.pdf?__blob=publicationFile (29.03.2021).
 
3- Almanya’daki  Co-Ki Tescil Araştırması da şimdiye kadar çocukların SARS-CoV-2 için önemli bir bulaşma kaynağı olduğuna dair kanıt bulamadı: Schwarz S, Jenetzky E, Krafft H, Maurer T, Steuber C, Reckert T, Fischbach T, Martin D. Çocuklarda Corona: Co-Ki Araştırması. Almanya’da anbulant pediyatrik bakımda SARS-CoV-2 önemi. Aylık çocuk tıbbı dergisi 2021;169:39–45. DOI: https://doi.org/10.1007/s00112-020-01050-3. [Crossref]
 
4- Deutsche Gesellschaft für Kinder- und Jugendmedizin e.V. (DGKJ), Deutsche Gesellschaft für Epidemiologie e.V. (DGEpi), Deutsche Gesellschaft für Pädiatrische Infektiologie e.V. (DGPI) (Hg).  Okullarda SARS-CoV-2 yayılımının önlenmesi ve kontrolü için önlemler – Canlı Kılavuz Yönerge. AWMF-Registernummer 027-076 (Stand: 07.02.2021).  
 
5- Hippich M, Holthaus L, Assfalg R, Lampasona V, Bonifacio E, Ziegler AG. Bir kamusal sağlık antikor taraması, çocuklarda rapor edilen vakalardakine nazaran 6 kat fazla SARS CoV-2 maruz kalma oranı gösteriyor. Clinical Advances 2021;2(2):149-163. DOI: https://doi.org/10.1016/j.medj.2020.10.003. [Crossref]

6 Aschwanden C. COVID sürü bağışıklığının neden imkansız olabileceği hakkında beş neden. Nature 2021;591: 520-522. DOI: https://doi.org/10.1038/d41586-021-00728-2. [Crossref]

7- Remo Largo ile mülakat, Luzerner Zeitung online vom 29.05.2017. Verfügbar unter https://www.luzernerzeitung.ch/schweiz/remo-largo-  en ünlü İsviçreli çocuk doktoru –Bu böyle devam edemez-ld.82817.
 
8- Alman ZDF-Ekstra  televizyon programında, Stuttgart Olgahospital’deki çocuk kliniğinden bir baş hekim de buna işaret etti. (DE) 22.03.2021.
 
9- Ravens-Sieberer U, Kaman A, Otto C, Adedeji A, Devine J, Erhart M, Napp AK, Becker M, Blanck-Stellmacher U, Löffler C, Schlack R, Hurrelmann K. COVID-19 pandemisisırasında çocuk ve gençlerde ruhsal sağlık ve yaşam kalitesi – COPSY- Araştırma sonuçları. Deutsches Ärzteblatt Int 2020;117(48):828-829. DOI: https://doi.org/10.3238/arztebl.2020.0828. [Crossref]
 
10- Remo Largo buna Fit-Prensibi de diyor: Yaşam çevresi, büyümekte ve kendini geliştirmeyi istemekte olan insanın ihtiyaçlarına uyuyor mu? Son kitabında bu prensibi, insanın yaşamının tamamına genişletti: Largo R. Uygun olan yaşam. Bireyselliğimizi oluşturan nedir ve onu nasıl yaşayabiliriz. 2. Baskı. Frankfurt: Fischer Cep Kitapları; 2019.
 
11- Vgl. Flade A. Doğaya dönüş mü? – Doğa Psikolojisinin İdrak Ettikleri ve Tasarımları. Berlin: Springer; 2018.
 
12- Reframing, ‘yeniden çerçeveleme’ olarak çevirdiğimizde, sistemli aile terapisine ait metodik bir kavramdır. Yeni davranış opsiyonlarına ulaşmak için yük olan zorlayıcı bir duruma bakış tarzında değişiklik anlamına gelir.

Bunlara da göz atın